Haram kazancın en tehlikelisi ve belkide en yaygın olanı faizdir.
Faiz: Lügatta, riba kelimesinin karşılığı olarak, “fazlalık” manasına gelir. İslâm’da ise: “aynı cins malların karşılıklı satışında şart koşulan fazlalık” demektir. Bakara süresinin 275.ayetinde faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların “Alım-satım tıpkı faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Hâlbuki Allah, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.
Faiz ferdi ve toplum hayatını sarsan, helâl rızık kazanmayı önleyen, yardımlaşma ve kardeşliği baltalayan, insanları devamlı huzursuzluğa sevk eden büyük bir felakettir. Faizle, emniyet, güven ve meşru ticari faaliyetler kökünden yıkılır.
Faizin azı da çoğu da haramdır. Mali işlerini faiz sistemi üzerine kuranlar, mutlak surette zarara uğrayacak, neticede mahvolup gideceklerdir.
Konumuzla ilgili olarak bir dergide makale yazan Yrd. Doç. Dr. Ö.Said Gönüllü şöyle diyor:
“Kendisi hiçbirşey üretmediği gibi, spekülasyon yaparak para kazanan, sonra bu parayı da satarak servetine servet katan finans zenginlerinin ülkelerinde artık kırılgan bir ekonomik yapı var. Bu ülkelerde insanlar, hayatlarında merkezî bir yer işgal eden ve temel belirleyici hâline gelmiş olan sun'î tüketim hastalığından kurtulmak için meseleyi doğru yere oturtacakları yeni bir nazar ve niyete muhtaçlar. Bu ise, önce dünya görüşünün değişmesi gerektiği mânâsına geliyor. Bunun farkında olup seslerini yükseltenler de var. Minnesota Üniversitesi'nden David Tilman, yeryüzünü ve insanı bir meta olarak gören mevcut bakışın karşısına çözümü şu şekilde koyuyor: "Bu gidişe bir son vermek için, bu dünyadaki diğer canlılarla aramızda karşılıklı bir bağımlılık olduğunu, birbirimize muhtaç olduğumuzu anlamalıyız… Hayat tarzımızda da önemli değişiklikler yapmalıyız. Artık Batılılar gibi yaşayamayız. Başka bir tarza yönelmemiz, Asyalılar gibi yaşamamız gerekiyor." (Raeburn, 2000).
ABD'de en yüksek çevre onur ödülü olan Başkanlık Sürdürülebilir Kalkınma Ödülü sahibi (1996) İrlanda asıllı mimar William McDonough da açık konuşuyor: "Milyonlarca insanın yaşadığı
"Bu bizim meselemiz değil, ne hâlleri varsa görsünler!" diyemeyeceğimiz bir dünyada yaşıyoruz artık. Sadece kendi doğrularına inanan, "para hastalığı"ndan muzdarip bu çevrelere, temeldeki kanaat ve düşüncelerini gözden geçirmeleri gerektiği güzel bir üslûpla, bıkmadan söylenmeli. Üretim karşılığı olmayan yalan paralarla oynayanlar, haksız kazançlarının her seferinde bir şekilde heba olup gideceğini önceden görebilir ve saplanıp kaldıkları yanlışlıkları sorgulama cesareti gösterebilirler belki. Belki onlara Kur'ân-ı Kerîm'in ve hakiki insanlık ufkunun en parlak yıldızı olan Hz. Muhammed'in (sas), insan, hayat, üretim, ticaret, borç, fakirlik, zenginlik, açlık, tokluk, haklar, adalet, ölüm, haşir ve hesap konularında vicdanları titreten beyanları tanıtılsa, dudaklarından "Biz nereye gidiyoruz?" sorusu dökülür. Ve ümit edilir ki, bu son yaşananlar derin bir muhasebe niyetinin doğmasına vesile olur.” İnşallah
İşte günümüz kapitalist düzenin direği faiz. Artık bunun böyle gitmeyeceği şu ekonomik krizlerle hissettirmeye başladı. Krizin baş mimarı faizdir. Yüce Allah’ın öğüdünü dinlemeyenler ömrünüz yeterse bakın ve görebilirseniz görün. Bu düzen nasılda mahvolup gidecektir. Aman arıcı arkadaşlar bu illetten uzak duralım, kendimizi koruyalım.
İşte bir soru: Sen hocamısın ki, ahkâm kesiyorsun, Bunun ne alakası var arıcılıkla?
3 kovan arısı olan, 300’e çıkararak işletme kurmak isteyen arıcı arkadaşlarımızın önündeki seçenek v.s.
Allah’a emanet olun.
Kalın sağlıcakla.